“Ey iman edenler akitleri yerine getirin” (Maide, 5/1).
Karz, kelimesi TKBB finans sözlüğüne göre; “Tüketim Ödüncü” olarak geçer.[1] Bir başka tanıma göre karz, faizsiz ve bir menfaat beklentisi olmadan tüketim hedefiyle para veya misli bir ürünü ödünç verme işlemidir. Bu kavram daha detaylı olarak İslam hukukunda; “geri ödenmek üzere tüketim amaçlı olarak bir kişiye piyasada örneği olan, borç verilebilen misli nitelikte bir malı veya parayı ödünç verme/ borç verme” anlamını ifade etmektedir. Dilimizde karşılığı her ne kadar “ödünç” olarak kullanılsa da ödünç ile karz arasındaki farkı belirtmek için karza “tüketim ödüncü”,ariyete (ödünç) de “kullanım ödüncü” denilir.
Nakit para, altın, gümüş karz olarak verilebileceği gibi piyasa da örneği bulunan çimento, buğday, demir tekstil ürünü de karz olarak verilebilir. Karz bir akit(sözleşme)türüdür. Kur’an-ı Kerim’de ve Sünnet’te karz tavsiye edilmiş ve ayrıca güzel ahlak davranışı olarak da kabul edilmiştir. Karz, hukuken bir akit sayılsa da önceliğinde Allah rızası ve yardıma muhtaç birine öncelik tanınması açısından önemli bir yere sahiptir. Bakara suresi 245. Ayette şöyle buyrulur; “Kim Allah’a güzel (karşılık beklemeden) bir borç verirse Allah da bunu kat kat fazlasıyla öder. Daraltan da genişleten de Allah’tır ve O’na döndürüleceksiniz.” Yine aynı şekilde Bakara 2/’80’de; “Borçlu darlık içinde ise, rahata çıkıncaya kadar beklemek gerekir. Alacağınızı sadakaya/zekâta saymanız, sizin için daha hayırlıdır. Bunu bir bilseydiniz!” buyrulur.
Bununla beraber hadisi şeriflerde zengin kişinin yani imkanı bulunan kişinin borcunu geciktirmesi de zulüm olarak tanımlanmıştır.[2] Karzın daha önceden hukuken bir akit olduğu söylesek de mahiyeti itibariyle teberru (bağışlanmış, bağış) bir akit sayıldığını da belirtmek gerekir. Çünkü karz akdi, peşin karşılığı bulunmayan ve karşı taraftan menfaat beklentisi içine girilmeden yapılan bir akit türüdür.
Yine hadis-i şerifte bu durum şöyle ifade edilir; “Bir kimse bir Müslümanın dünyada bir sıkıntısını giderip onu rahatlığa kavuşturursa, Allah da ondan kıyamet günü sıkıntısını kaldırır. Kim bir Müslüman’ın ayıbını örterse, Allah da dünya ve ahirette onun ayıbını örter. Kim eli dar borçluya kolaylık gösterirse, Allah da dünya ve ahirette ona kolaylık gösterir. Kul, din kardeşinin yardımında oldukça Allah da o kulunun yardımındadır.”
Bu anlamda yapılan karza “Karz-ı Hasen” de denilmektedir. Yani güzel borç…Ülkemizde bu kavram vesilesiyle yeniden yapılanmalar oluşmuştur. Karz-ı Hasen Vakfı’da bunlardan biridir diyebiliriz. Karz-ı Hasen Vakfı bu sayede eylül ayı itibariyle evlenmek isteyen 243 çifte 13.037.500 TL borç verdiğini beyan etti. Ve her ay böyle devam eden bu teşvikler başka konularla da kişilere umut olmaya devam ediyor. Çalışmalarının ihlasla ve yüksek bilinçle devam etmesini dilerim.
Karz akdinin meşruluğu konusunda ise Kur’an-ı Kerim ve sünnet esas alınmıştır. Ayrıca karz akdi, bağlayıcı nitelikte bir akit olarak görülmez. Hüküm olarak, karz akdinin oluşmasıyla bu akte konu olan malın veya paranın karz alana verilmesi, karz alanın da bu malı veya parayı misliyle geri iade etmesi gerekir. Akdin, geçerlilik şartları ve kurallarından özetle bahsetmek gerekirse;
*Karz veren kişinin yani mukrizin teberru ehliyetine sahip olması gerekmektedir. Bununla beraber karzı alan kişi için de tasarruf ehliyetine sahip olması yeterli görülmüştür.
*Alimlerin çoğuna göre karz akdi icap ve kabul ile oluşur. Fakat Ebu Yusuf’a göre karz akdinin yalnız icap ile kurulması da mümkündür.
* Akitte, akde konu olan malın veya paranın yeri konusunda herhangi bir sınırlandırma yoktur. Bu durum akitte şart koşulmadıysa karz verenin isteği ile durum çözüme kavuşturulur.
*Karz akdinde borç verilirken yazı halinde sözleşmenin oluşturulması ve şahit utulması Bakara 2/282’deki “فَاكْتُبُوهُ , yazınız” şeklindeki emiri ifade ettiği düşünülerek teşvik edilen bir hareket olarak kabul edilir. Fakat bazı alimler tarafından bu durum mutlaka yazılması ve şahit tutulması gereken bir durum olarak da yorumlanmıştır.
Karz akdinin, karz verene herhangi bir menfaat sağlamaması gerekir. Bu şart koşulma yoluyla olabilecek herhangi bir maddi nitelikte bir getiri yanında manevi bir menfaat de olabilmektedir. Nitekim bu konuda sahih hadis kitaplarında yer almamakla birlikte Ali b. Ebî Tâlib yoluyla Peygamber (sav)’den şöyle nakledilmiştir: “Menfaat getiren her karz faizdir.”[3]
Elbette bunun bir menfaati vardır ancak bu menfaatin ahirette Allah katında bir karşılığı vardır
Karz akdinin konusuna da kısaca değinecek olursak;
- *Bu sözleşmeye konu olan malın veya paranın net ve bilinir olması gerekir. Bu durum ilerde anlaşmazlığın önünü keser.
- *Karz akdinin konusunun ayn veya misli mallardan olması beklenir. Yine bu durumda olası anlaşmazlık ortadan kaldırılmış olur.
- *Hanefi mezhebinde sadece misli mallar bu sözleşmede geçerli iken alimlerin çoğuna göre vasıfları kolaylıkla bulunan, kıyemi malların da akde tabii olacağını söylenmiştir.
- *Karz veren ile alan arasında ayrıca bir menfaat sağlanmaması da karz akdinin konusuyla alakalı şartlarındadır.
[1] https://tkbb.org.tr/Documents/faizsiz-finans-sozlugu-100/FAIZSIZ_FINANS_SOZLUGU-GUNCEL.pdf
[2] (Buhari, İstikraz, 13).
[3] Ebü’l-Hasan Nureddin Heysemi, Bugyetü’l-bahis an zevaidi müsnedi’l-haris, ed. Hüseyin Ahmed Salih Bakiri (Medine: Mektebetü’l-Arabiyyeti’s-Suudi, 1992), I/500.