Ayşe Yazıcılar:

Bir Hayat Tarzı Derdi Olan Herkes Bu Kitabın Muhatabı

Zahide Aydoğdu

Yeni ve ilk kitabınız için hayırlı olsun diyorum. Eserinizde oldukça detaylı çalışma yaptığınızı anlıyoruz. Bunun beraberinde kullandığınız üslup hem çok yalın hem de arı bir Türkçeye sahip, ilk kitap için oldukça önemli bir başarı. Bu özveri için daha önce planlı bir okuma veya çalışma yaptınız mı? Kendinizi bu noktada nasıl geliştirdiniz? Bu bağlamda kitabın çıkış serüveninden bahseder misiniz?

Teşekkür ederim, umarım istifadeli ve keyifli bir okuma olur. İzm’lerle ilgili hikâyem lise yıllarına dayanıyor aslında. Derslerde düşünce akımları işlenirken ilgiyle dinler, günlük hayatta nerede yer aldığını anlamaya çalışırdım. Geriye dönüp baktığımda sorgulamalarımın daha o zamanlar başladığını görüyorum. Liseyi bu anlamda “keşif yılı” olarak tanımlıyorum. Üniversitede artık daha ciddi çalışmam gerektiğini hissettim. İstifade edebileceğim hocaların yanına gittim, özel okuma gruplarına katıldım. Arkadaşlarla fakülte koridorlarına yayılan duvar gazeteleri hazırladık, her ay farklı bir İzm’i detaylı bir şekilde gündem yaptık. Üniversite için “istikşaf yılı” diyebilirim.

Sadece bir düşünce akımını öğrenmek yerine ideolojilerin kendi aralarındaki ilişki nasıldır, bu hususta dinimiz ne demiş gibi çok yönlü bir mukayesede bulunuyorduk.

Mezuniyetten sonra makale değerlendirmeleri yapıyorduk. Burada yine çeşitli -izm’leri tahlil ettik. İslam ve Feminizm, İslam ve Kapitalizm gibi başlıklarımız vardı. Sadece bir düşünce akımını öğrenmek yerine ideolojilerin kendi aralarındaki ilişki nasıldır, bu hususta dinimiz ne demiş gibi çok yönlü bir mukayesede bulunuyorduk. Bu konuları tabi ki en başta önemli ve gerekli olduğu için gündem yapıyordum ama özelde bana çok keyif de veriyordu. Bir gün bu akımları yazmayı, hele kitap çıkarmayı hiç aklıma getirmemiştim doğrusu. İki yıl önce Genç Dergisinde her ay farklı bir İzm dosya olarak işlense denmişti. Sen yazar mısın dediler, işte o zaman kalp atışlarımın hızlandığını hatırlıyorum. Okumak keyifli ama yazmak mesuliyet gerektiriyor. Bu sebeple bilgilerimi gözden geçirdim, tekrar araştırmalar okumalar yaptım. Böylece her ay farklı bir düşünce akımını dosya olarak hazırlamak nasip oldu. Bu döneme de “inkişaf yılı” adını verebilirim. Yazılar biriktikçe çok güzel isimlerden “bu yazılardan çok güzel kitap olur” cümleleri duymaya başladım. Acele etmedik, doğal seyrinde ne zaman nasip olursa o zaman çıksın dedik. Kısmet karantina günlerineymiş. 🙂

Sen yazar mısın dediler, işte o zaman kalp atışlarımın hızlandığını hatırlıyorum. Okumak keyifli ama yazmak mesuliyet gerektiriyor

Üslup konusunda şunları söyleyebilirim; yazıların amacı insanlara faydalı olmak, bunun için de önce anlaşılması gerekiyor. Anlaşılması için de sade ama etkileyici bir dil lazım. Bunu yakalamak için çaba sarf ettim, ne kadar başarılı oldu buna zamanla okur karar verecek.

İzm’lerle ilgili çeşitli seminerleriniz ve yazılarınızla aslında çok önceden bu kavramlar üstünde durduğunuzu görüyoruz. Kitabınızda da on iki farklı akımdan bahsediyorsunuz. Bunlardan birkaçı; nihilizm, hedonizm, emperyalizm, feminizm… Bu akım ve kavramları gün yüzüne çıkarıp başka açıdan ve çeşitli yorumlarla ele alma ihtiyacı neden oluştu?

Kitabın ortaya çıkışını hazırlayan temel sebep İzm’lerin bir hayat tarzı olarak sunuluyor olması. Tarihte, felsefe kitapları arasında kalmış gibi düşünsek de bizzat soluduğumuz nefes, içtiğimiz suda bile bu akımların izi var. Mesela hedonizm. Hazcılık. Her yönüyle haz odaklı bir hayat sürmenin parlatıldığı bir dünyada yaşıyoruz. Bir köftenin tadına bakmak için üç saat yol gitmek, bir kafe keşfetmek ve orada pahalı bir kahvenin ve kahve fotoğrafını paylaşmanın zevkini almak için haftalık harçlığı biriktirmek zor gelmiyor birçok gence. Haz odaklı yaşamaya o kadar çok örnek var ki. Bunlar alt gelir gruplarının hazza ulaşma gayretleri. Üst gelir gruplarının zevk odaklı hayatlarını uzun uzun anlatmaya sanırım gerek yok.

“Bir insanı kendisine inandırmak ne kadar zor.” cümlesi dökülmüştü dilimden.

Bir başka örnek narsisizm… Benmerkezci bir hayat tarzı cazibe noktası haline getiriliyor. Önemli olan benim duygularım, düşüncelerim, zevklerim, dertlerim, paylaşımlarım, hedeflerim. Geride kalanlar kullanışlı birer kariyer basamağı haline gelebilir, çünkü sistem bunu gerektirir ve aslolan “ben”dir.

Mesela nihilizm. Anlamsız ve amaçsız bir hayat tarzı özendiriliyor. Bohem, karamsar, bir gaye-i hayali olmayan ve böyle olmak maharetmiş gibi davranan bir insan modeli var. Ümit var olmak üzerine konuşma yaptığım bir grupta “bizde umursamazlık var hocam” diyen genci yakından tanıyorum, bunu laf olsun diye söylemiyor. Pek çok güzelliğe potansiyeli olan, bu özelliklerini nerelerde kullanırsa harika bir insan ortaya çıkabileceğini anlatmaya çalıştığım ama en ufak bir anlam arayışına dahi zahmet etmeyen bir gencin karşısında “Bir insanı kendisine inandırmak ne kadar zor.” cümlesi dökülmüştü dilimden.

İşte bunlar gibi zihinleri, gönülleri allak bullak etmiş düşünce akımlarının gündelik hayatımızın merkezine kurulması, farkında olarak ya da olmayarak bu İzm’lerin değirmenine su taşıyor oluşumuz kitaptaki yazıların doğuşunda ilk ve en önemli faktör. Literatürde buradaki İzm’lerden elbette çok daha fazlası var. Fakat bir yerde sınırlandırma yapmak gerekiyor. Şimdilik on iki farklı akımın ne anlama geldiği, tarihi süreçleri, günümüze yansımaları, ustaların bu konulardaki görüşleri, Müslümanca duruş ve her bir bölümün sonunda “hasıl-ı kelam netice-i meram” başlığında son söz niteliğinde genel bir değerlendirme yaptık. Umarım maksadına ulaşır.

Ayşe Hanım, ilk kitap her zaman farklı bir değere sahiptir denilir. Sizde bu durum nasıl bir hale büründü merak ediyoruz. Bizimle paylaşır mısınız?

Bu yazılar akşamları çocukları uyuttuktan sonra, kendi yorgunluğunu, uykusuzluğunu, gündelik hayat telaşını bir kenara bırakarak ve gecenin bereketini umarak yazılmış yazılar.

Elbette. Yazıyla haşır neşir olanlar yazma sancısının ne demek olduğunu iyi bilir. Bir de bu kitaptaki yazılarda bir mesaj kaygısı var. İzm’lerin tarifi ve tarihini vermekle beraber eleştiriler yapılıyor, eleştirdikten sonra kendi duruşunu vermek gerekiyor ve tüm bunları yaparken kaynak vermekten tutun da üsluba varana kadar ince eleyip sık dokumak gerekiyor.  Dolayısı ile ben gönlümden geçtiği gibi yazayım dileyen dilediğini anlasın rahatlığı olmuyor. Zihin dünyamda tüm bunları yaşarken aynı zamanda iki çocuk emanetçisi bir anne ve her gün okula gitmek durumunda olan bir öğretmen olduğumu belirtmek isterim. Bunu şunun için söylüyorum, bu yazılar akşamları çocukları uyuttuktan sonra, kendi yorgunluğunu, uykusuzluğunu, gündelik hayat telaşını bir kenara bırakarak ve gecenin bereketini umarak yazılmış yazılar. Dolayısı ile kendi şartlarıma göre bir üst çaba ile yazıldığı için kitabın kıymeti katlanıyor. İnsan sade bir kek yapınca bile durup durup ne güzel kek yaptım diye mutlu olurken ciddi bir emek mahsulü kitap için mutlu olmaz mı? Çok büyük iddialarda bulunmayan, mütevazı ve iyi niyetlerle ortaya konulan bir eser; dilerim her ulaştığına hayrı telkin ve teşvik eder.

Kitabınızın muhatabı kimlerdir ve onlara iletmek istediğiniz mesaj nedir?

Bir hayat tarzı derdi olan herkes bu kitabın muhatabı. Dar çerçevede hedef kitle gençler. Liseliler çok rahat istifade edebilir. Üniversite düzeyi ülkemizde üzülerek söylüyorum liseden hallice olduğu için üniversite gençliği de okuduğunda çok şey öğrenecek, farkındalığı artacaktır. Zaten bu minvalde verdiğim konferansların çoğu üniversitelilere yönelik ve gözlemlerim bu tespitimi maalesef doğruluyor. Sathî olmayacaksa mesajım; asıl ve asil olan kadim değerlerimizle inşa edilmiş kendi hayat tarzımızı bina edelim ve bir uçurumun kenarından düşmek üzereymişiz de parmaklarımızı hafif gevşettiğimiz anda aşağı düşecekmişiz gibi sımsıkı sarılalım.

Kitabınızda çokça istifadeye değer şekilde anlattığınız on iki akıma yer verilmiş. Fakat biliyoruz ki İzm’ler sadece bunlarla sınırlı değil. Devamı gelecek mi?

Kitabı alan çoğu okur bu soruyu sordu. Hali hazırda ilgilendiğim bir başka çalışma var, ona odaklanmak istiyorum ama ilerleyen zamanlar ne gösterir Allah-u alem.

Kitaptan Tadımlık

Feminizm

Batılı feministler kadınların özgürlükleri için mücadele ederken gelişmemiş ülkeler sömürge altında kendi ülkelerinin özgürlüğünü dahi elde edememiş durumdalardı.

Kapitalizm

Sürekli üretim ardından sürekli tüketimi getirmektedir. Gözünü yükseklere diken insan kazandıkça harcayan harcadıkça kazanan; mutsuz oldukça tüketen, tükettikçe mutsuz olan kısır bir döngünün içine girmektedir.

Narsisizm

Kişisel gelişim kitaplarının “sen harikasın, sen çok güçlüsün” tarzındaki üslubu insanın benliğini kabartarak narsisizmi pompalıyor.

Romantizm

Dayatılan şablonlarla ifade edilmeyen hisler gerçek ve inandırıcı gelmiyor artık. Ritüellere sadık kalmayan sevgiler sorgulanıyor.

Sekülerizm

Sekülerleşme bir süreçtir. Tamamlanmış bir olay değildir.

Siyonizm

Ülkeyi paramparça eden “Utanç Duvarları”na inat sınır tanımadan kalbimizle ve kalıbımızla orada olmalıyız.

Şovenizm

Milliyetçilik kavramı şovenizm ile karıştırılmamalıdır. Milliyetçilik, kişinin millet ve ülkesinin maddi ve manevi çıkarlarını her şeyin önünde tutmasıdır. Bu, insanın tabiatında olan bir duygudur. Şovenizm’de radikal ve bağnaz bir milliyetçilik anlayışı vardır.